record your life

Wednesday, September 27, 2006

record your life

record your life

dok9

Defterinde birçok boş sayfa var.Bu hem iyi hem de kötü bir şey senin için.Kötü olan tarafı şu ana kadar hiçbirşey yazamamışsın demektir.İyi yanıysa daha yazacak onlarca yerin var demektir.Kötü bir yazarsın.Yazmak için güzel bir kalemin bile yok.Kötü bir işin var ve bir barakada yaşıyorsun.Odan çok sıcak.
Uzun zamandır görünmeyen bulutlar gökyüzünü kaplıyor.Birkaç yağmur damlasının çatıda çıkardığı sesi duyuyorsun.Dua ediyorsun tanrına, damlaların artması için.Serinliği hissetmek istiyorsun içinde,küçük bir esinti en azından. Şu cehennemden kurtulmak nefes almak geçiyor içinden.
Eylemsizlik anı.Sonu belli olmayan bir bekleyiş sürecindesin.Bir seçim yapman gerekiyor.Ne mutlu sana ki seçim yapabilme şansın var.Nereye gittiğini bilmediğin yolların buluştuğu bir kavşaktasın şu an.Senin seçimin olacak, bu yüzden dikkatli davranmalısın.
Hangi hikayeyi yazmalısın? Hangi hikayeye neresinden başlamalısın?
Bir tanesini yazdığında diğerleri önemini yitirecek gözünde.Unutulacak ve yok olacaklar.Sadece bir hikayeyi özgürleştirebilirsin.Bunu hemen şimdi yapmalısın. Harekete geçiyorsun.Seçimini hala gözden geçirebilir başka bir yola yönelebilirsin, yazmaya başlıyorsun.
Son hatırladığım mor renkli saten çarşaflar.Yanımda sarışın bir kız vardı,yataktaydık ve çıplaktık.Kızın eli aletime uzandı, onu eline aldı.Sanki aletime biçim vermeye çalışıyordu.
"çok güzel"dedi.
"eğer o kadar güzel buluyorsan öp onu"dedim.
Dudaklarını aletime yaklaştırdı en uç noktasına ıslak bir öpücük kondurarak geri çekildi.Sonra uyandım,aynı yatak odası aynı mor saten çarşaflar içerisindeyim.Yanımda sarışın bir kız yok,kimse yok.Buraya ait hissetmiyorum.Bir yabancılık duygusu var.Bu yatağı, bu odayı ,bu çarşafları tanımıyorum.Burası bana ait değil, anlıyorum ki başka birinin yatağında yatıyorum.Peki kız nerde?
Muhtemelen bana kahvaltı hazırlıyordur.Birazdan elinde kahvaltı tepsisi kapıyı açıp günaydın diyecek.Bitkin ve halsizim,kıpırdayamıyorum.Başım çatlayacak şekilde ağrıyor,çok içmiş olmalıyım.Kahvaltı tabağında alka seltzerda varsa bu kızla yeniden görüşürüm. Ayak seslerini duyuyorum,giderek yaklaşıyor,geliyor ve kapıyı açıyor.
"günaydın yakışıklı"
Cevap veremiyorum.Rüyamda gördüğüm sarışın kız.Gerçekten çok güzel,balık etinde ama kilolu değil.harika kalçaları var.Üzerinde bir külot ve tshirt var,elinde bir fincan kahve,nescafe...Kokusunu hissediyorum.Tuhaf sanki beni yıllardır tanıyormuş gibi bakıyor,çok şirin.
"gece müthiştin doğrusu"
Nescafe fincanını bana uzatıyor,yüzünde hınzır bir gülümseme var.
"her zamanki gibi sütlü ve üç şekerli"
"ne?"
"kahven soğumasın"
Fincanı elinden alıyorum,afallamış bir haldeyim.Yudumluyorum,sıcak mideme iyi geliyor.
"her zamanki gibi ne demek? Seni dün geceden önce tanıdığımı sanmıyorum.bu arada kahvemi nasıl içtiğimi nereden bildin?"
Yüzü şaşkın bir ifade alıyor.
"anlamadım ne diyorsun sen?"
"seni tanımıyorum senin hakkında en ufak bir anı yok beynimde,ama sen beni yıllardır tanıyormuş gibi davranıyorsun.Çok samimisin,güzelsin ama sen kimsin?"
"lanet olası bu ne demek şimdi?benim yatağımdasın ve çıplaksın.Seni tanımasaydım burada ne işin olurdu,gerçekten ne içtin sen?"
"inanki hiçbirşey hatırlamıyorum.Dün çok içmiş olsamda seninle ilgili her şeyi unutmam biraz saçma olmazmıydı?Seninle barda tanıştık,muhtemelen öyle olmalı.Bar çıkışı yolda kahve içmek için durduk.Sonra senin evine geldik.Doğru olan bu değil mi?"
"hayır seni sarhoş vaziyette kapının önünde buldum"
"nasıl yani?"
"sızmıştın.seni içeri aldım ve banyoya götürdüm.soğuk duş seni kendine getirdi.Oturduk,konuştuk,ot içtik.Beni sikmek için gelmiştin.Uzun bir seks yaptık.Gerçekten bunları hatırlamıyor musun?"
"hayır hiç hatırlamıyorum.
"Sen delirmişsin.3 yıldır birlikte oluyoruz,adım Özlem,ikimizde boğa burcuyuz.Seks yapmayı çok seviyoruz,arada bir buluşup sevişiyoruz ama sevgili değiliz.Bodrumda otelde tanışmıştık nasıl hatırlamazsın bunları?"
"üzgünüm gerçekten çok üzgünüm."
Nasıl unutabilirim böyle bir şeyi,nasıl hatırlayamam.Tanrım başım ağrıyor,lanet olası kaltak yalan söylüyor da olabilir,eski sevgilimin bütün sırlarını anlattığı manyak kız arkadaşlarından biri olabilir.Benim hakkımda birçok şey öğrenmiştir,beni gizemli bulup bana aşık olmuştur.Sevgilimden ayrıldıktan sonra izimi sürüp dün akşamki barda ağına düşürmüş olabilir.ama ne istiyor benden?neden yalan söylüyor?
"senden sıkıldım artık bu saçma oyunlara bir son vermeyeceksen siktir git.pılını pırtını topla defol"
bir anda bağırıp çağırmaya başlıyor.hiç bir şey söylemeden elbiselerimi giyiyorum,onu orada bırakarak dışarı çıkıyorum.Bir taksi çevirip kaldığım otelin adını söylüyorum...

SEK8

Olmaması gereken yerlerde olmaması gereken polisler vardı.Bu cümleyi yazdın ve gerisini getiremedin.Belki birgün tamamlarsın diye düşündün.Sayfanın orta yerinde ve tekbaşına bıraktın cümleyi.Cümle yalnız hissetti kendini,düşündü,birgün bir hikaye anlatılacaktı.Yazar bu hikayenin içine onu dahil edip yeniden yazacaktı.Belki hikayenin ilk cümlesi olurdu ya da son cümle.Büyük ihtimal aralarda biryerde hiç kimsenin okurken bir şey hissetmediği sıradan bir cümle olacaktı.Cümle beklemeye devam etti,konuşmadan.
Yazmak için güzel bir gün cumartesi.Neden cumartesi güzel bir gündü?Bazı günler hiç nedeni olmadığı halde daha mutlu olabiliyordu.Cumartesi öyle bir gündü.İçmeye çok erken başlamıştı,aynı zamanda yazmaya çalışıyordu.Uzun süre bir şeye konsantre olamadığından yazma işini sık sık molalarla bölerdi.Bu molalar esnasında ot içerdi,şarap içerdi,kitap okurdu.Rock müzik dinler, porno film izlerdi.O gün yatağının üzerinde iki kitap vardı.Sol tarafında Chuck Palahniuk'a ait Tıkanma,diğer yanında ise tanrı,ilah ne derseniz deyin yer altı edebiyatının ölümsüz yazarı Charles Bukowski'nin Factotum adlı eseri.Yazmaktan sıkılıp mola verdiği anlarda yazı tura atıyor,duruma göre Chuck duruma göre Buk okuyordu.Bu okumalar aynı zamanda zihinsel bir antrenman işlevi görüyordu.Yatağın üzerinde çırılçıplak vaziyette kitap okuyor notlar alıyordu.Çalışırken çıplak olmayı severdi, böylece daha özgür hissediyordu kendini.Tıkanma adlı kitaptan şöyle bir alıntı yaptı:"hayatımın,zen budizmi öğrencilerine meditasyon yapmaları için ödev olarak verilen ve mantıksal çözümü olmayan problemlerden hiçbir farkı yok.bir çalıkuşu ötüyor,ama öten gerçek bir kuş mu yoksa saat dört mü oldu emin değilim.
"mükemmel."
"saat dört"parantez içine alındı, düşünmeye başladı.
Saat dört.Neden dört?Yıllardır dört rakamı onun için çok şey ifade etmişti.Şanslı sayısıydı.İnternette gezerken kullandığı şifrelerin çoğu dört rakamından oluşuyordu.Geçen akşam internette sörf yaparken çok sevdiği yazarın aynı zamanda çok iyi bir ressam olduğunu öğrenmişti.Yaptığı resimlerde renk kullanımı oldukça dikkat çekiciydi.Sabahlara kadar izleyebilirdiniz bu resimleri.Resimlerin içinde bir saat tasviri vardı.Saat dördü gösteriyordu.imza buk.
Bukowskinin yazılarına baktığınızda dört birçok yerde karşınıza çıkar.Gece saat dörtte yazmaya başlar,saat dörtte sevgili gelir ya da gecenin dördünde sevgilin kıçına tekmeyi basar.Düşünmeye devam etti yazar.Şifreler çağında yaşadığımızı düşündü.Dan Brown.Ömer Çelakıl.Şifreler sayesinde çok sattılar,Paranın amına koydular.Şifrelerle ilgili bir kitap yazmayı hayal etti.Tek bir kitap yazacaktı,best seller olup ilk ona girecekti.Şifre olayı hep ilginç gelmiştir insanlara.Sadettin Teksoy tavırlarıyla ortalıkta konuşup şöhret merdivenlerini tırmanacaktı.Parlak bir fikir gibi geldi.Kitaptan kazanacağı parayla Bodrum'da bir pansiyon alıp işletecekti.Yılların turizmcisi olduğu için bu işi iyi biliyordu ve harika fikirleri vardı.Bunları uygularsa birkaç hafta içinde çok güzel bir dinlenme evi yaratacağını iyi biliyordu.Şansı yaver giderse ilham alabileceği bir kadın bulurdu.Birlikte ağaçların arasında iki çocuk yaparlardı.Bir erkek bir kız sarı kafalı çocuklar.Sizi tatlı rüyanızdan uyandırmak istemem ama hayatın gerçekleri realitesiyle karşı karşıyayız.Şu anda içinde bulunduğun durum:Ortada kitap yok,boktan bir işin var,paran yok,yalnızsın ve bu oda çok sıcak.Şimdi yazmak niye önemliymiş anladıysan yazmaya başla.Şifreler hakkında.Hayatın farkında olmadığımız şifreleri.İyi giriş.

altı7

Yoruldum.
Sürekli birşeyleri kaybetmekten ve kaybettiklerimi aramaya çalışmaktan bıktım.Yazmaya başlamadan önce deli gibi kalem arıyordum.Hertaraf dağınıktı,çöp ev demenize ramak kalmıştı.Bu curcubenin içinde birşeyler aramak hele bir de kafanız iyiyse çekilmez bir durum oluyor.Odanın içinde dönüp durmaktan bozulan sinirlerimi sakinleştirmek için bir sigara attım ağzıma,çakmak yoktu.
tanrım!az önceki tekliyi nasıl yakmıştım peki?
Bir süre de çakmak aradım çaresizce.Tüm bunlar bir kalem bulabilmek için odadaki her şeyi sağa sola fırlatmamdan önce oldu.Sonunda yazıp yazmayacağından emin olmadığım bir kalem buldum.Neşe içinde defterimi açtım.
Buraya kadar yazdıklarımı yazdığım her zamanki kalemim defterin içindeydi.Salak kafa.Diğer kalemin yazıp yazmadığını hala bilmiyorum,yanımda duruyor.Aha şu beyaz kalem.
Artık biliyorum yazıyormuş ama yazılar giderek silikleşiyor.Tekrar diğer kalemi alıyorum.
Sadece Pink Floyd pompei konser vcdsini izlemek istemiştim.Dışarıya çıkmadan yükleme yapmalıydım ama cdyi bulamıyordum bi türlü.Hiçbiryerde yoktu ne yazık ki.İkinci benliğim bu gibi durumlarda sürekli devreye girer,beni saplantılarımdan vazgeçirmeye çalışırdı.
"bak burada çok seçenek var mesela cradle of filth"der
"siktir git başımdan"derim.
Asla susmaktan vazgeçmez."Marilyn manson konser vcdsi var abi"
"lanet olası rahat bırak beni buralarda bir yerde olduğunu biliyorum ve sadece pink floyd izlemek istiyorum"
Elimi cd torbasının içine daldırıp incelemeye başlarım tek tek.Sürekli konuşur yanıbaşımda,şunu izle bunu dinle diye.Nasıl bu kadar farklı olabilirdik hiçbirzaman anlayamadım.Aslında ona bir isim takmalıydım.Ama isimsiz kalmalıydı ve isimsiz olarak varlığını sürdürüyor.
Varlığını sürdürmek?...var olmak? Bunlar neydi şimdi?
Cdleri karıştırmaya devam ettim.Mudwayne,Bush,Kills,Punk Covers,Radiohead klipli cd(bak bu daha sonra bir seçenek olabilir ) The Clash,Eyüp Sultan Belgeseli vcdsi(hala izlemedim,nerden buraya karışmış bilmiyorum.aslında bugün Cuma,bi üçlü sarıp izleyebilirim.büyük zevk alacağımdan eminim.)Geçtik.Jefferson Airplane,Rammstein,Led Zeppelin,Calexico,Doors in Europe.
Bu arada çenesini tutamayan o, söze girdi, varlığını unuttuğum için irkilmiştim bir an.
"hah bu çok iyi olur.ikinci seçeneğimiz bu.doorsun Avrupa konser görüntüleri.jim yeterince kuvvetli bir iksir güne başlamak için"
"sanırım haklısın"
Aramaktan vazgeçiyorum.Doors izleyeceğiz,Bir anlık gaflet anı bir bakıyorum ki doors cdsi elimde yok.
"tam bir gerizekalısın"diyor.
"sus allahaşkına sus,çok sinirliyim"
Kaskatı kesilmiştim.Az önce elimde tuttuğum cd uçtu gitti.Sik kadar odada bulamıyorum işte.Deli gibi heryere baktım.Sinirlerim bozulmuştu ve ağzıma bir sigara atmıştım.Şimdi de lanet olası çakmağımı arıyordum.Beynimde bir şeyler kımıldar gibi oldu ve cigarayı kibritle yaktığımı anımsadım.Kibrit aramaya başlar başlamaz da gözümün önünde olduğunu fark ettim.Çakmağa koşullanan beyin kibriti hiç siklememişti.Nihayet üçüncü seçenek olan klipli radiohead cdsi kaybolmayarak görevini yerine getirdi.Yazar defterini bir kenara kaldırıp kendine şişman bir üçlü sardı.Belki de o an çalması en doğru şarkı çalıyordu.Creep.Gün onun için yeni başlıyordu.Yazacak daha çok şey var diye düşündü.
"mal çok iyiymiş"
"bana da versene"
"siktir"
"radiohead günümüzde pink floydun yerini doldurabilecek tek grup bence"
"haklısın aletlerine ne kadar hakimler baksana"
"ya bana da verseydin bi duman"
"hayır kesinlikle olmaz.bu lanet olası boku ben içiyorum.sen değil.en azından birimizin hayatta kalması gerekir.yarım kalan işleri tamamlamak için"
"işin amına koyim"
"kapa çeneni klibi izle"
"tamam tamam sustum"
"vega"
"ne?"
"yok bişey"

be5

Yazmak zorundayım.Kimse başıma silah dayamıyor birşeyler yazmam için,para falan da vermiyorlar. Bir şeyler yazmadığım vakit çıldırmanın eşiğine geliyorum. Aileden varlıklı yazarlar gibi laptop ya da pc kullanmıyorum.Daktilodan da nefret ederim.Tek bildiğim yöntem: kağıt ve kalem.Başka şeye ihtiyacım yok.Sabah kalkar kalkmaz odanın dağınıklığına bakıp küfrediyorum kendime. Hiçbir zaman düzenli olmayı başaramadım. Etrafta salak salak bir sürü ayrıntı,gazete parçaları, dergiler,kutu kola boşları,bira şişeleri,tütünü boşaltılmış sigara izmaritleri, bisküvi ve çikolata kağıtları, rezilliğimin kanıtları porno cdler,peçeteler ve bolca film , müzik cdleri. Ruhum kararıyor, kendime bir çeki düzen vermem lazım en azından şu odayı toparlamalıyım.Gerçekten adım atacak yer yok. Çöp odasında ayaklarım için zorlukla yer bulup lavaboya doğru seyirtiyorum.Yüzümü yıkayıp aynada kendime bakıyorum. Akşamdan kalma berbat bir halim var.Bir duş almalı,traş olmalı ve dışarıya çıkmalıyım bugün. Hava çok sıcak, bu kadar erken dışarı çıkmanın bir anlamı yok. Elim ot torbasına gidiyor.Bi üçlü sarıp kafamı tazeliyorum. Herşey daha iyi görünmeye başladı.Güne brigitte bardot ile başlamak çok tatlı olur diye düşünüyorum.
Et dieu…Crea la femme.
Ve tanrı kadını yarattı. Tatlı bir film.Küçük bir sahil kasabasında yaşayan güzeller güzeli Jülyet'in hikayesi.Erkeklere karşı oldukça rahat davranan yetim bir kız.Onu evlatlık alan ailesini çıldırtmış durumda.Yetimhaneye geri yollamak istiyorlar.Zaman zaman Jülyet'i yatağında görmek isteyen zengin bir işadamı var.Tam bir domuz.Jülyet'in yetimhaneye dönmemesi için tek bir yol vardır.Evlenmek.İçine kapanık bir çocuk var, Jülyet'e harbiden deliler gibi aşık.Küt diye evlenme teklif ediyor.Jülyet olmaz diyor önce, ben sana uygun değilim çok acı çekersin diye uyarıyor çocuğu. Çocuk yalvarıyor dil döküyor ikna ediyor kızı.Oğlan kendi ailesine Jülyet'le evleneceğini söylediğinde babası küplere biniyor, olmaz efendim o kızdan eş olmaz,nasıl yaparsın bunu bize diye bağırıyor. Bana karışamazsın diyor çocuk,evleneceğim.Helal olsun diyorum aşkı için her şeye katlanıyor, bravo.Jülyeti evlatlık alan ailenin yanına kız istemeye gidiyorlar.Ailenin cevabı çok komik:Bizim için sorun yok evlat ama sana yazık olur.Evlendikten sonra bir sahne var, çocuk kız için dayak yiyor.O ana kadar duygusuz görünen Jülyet çocuğa hayran kalıyor.
Herneyse konumuz bu film değil fazla uzatmıyorum.Şahane diyaloglar,müthiş oyuncular.Ne kadar bildik bir konu olsada büyüleyici St Tropez görüntüleri ve yönetmenin ince işçiliği.Filmi bırakıp sırt çantamı hazırlıyorum.Dışarı çıkma vakti geldi.Her yalnız insanın dışarıda sığınabileceği en uygun mekan olan sinemaya gideceğim.Üniversiteye bağlı desem sinemasına uğramalıyım.Şanslıysam daha önce izlemediğim güzel bir film olabilir ya da yaz nedeniyle herhangi bir gösterimde olmayabilir.
Otobüse binip güzel bir cam kenarı seçiyorum yine.Otobüs camından dışarıyı seyretmeye bayılıyorum.O kadar ilginç şeyler görebiliyorum ki camdan otobüs yolculukları hiç sıkıcı olmuyor benim için. Otobüs her durakta karnını insanla doldurarak alsancağa doğru ilerliyor.Yan koltuk boş, kimse benim yanıma oturmuyor.Bir canavar gibi mi görünüyorum yoksa.Yanıma oturabilecekleri halde ayakta durmayı tercih edenler de var.Sonunda lavuğun biri oturuyor. Keşke güzel bir kız otursaydı yanıma, bu salak herif gibi ter kokmazdı en azından. Otobüs tamamen dolu ter ve parfüm kokuları birbirine karışmış.Hep yaptığım gibi ayrıntılara dalıyor gözlerim. Kalçalar,göğüsler,ayakkabılar,saçlar,gözler,takılar ve görünenin ötesinde herkesin farkında olmadığı ruhsal durumlar.Görebiliyorum, içinizde neler gizlediğinizin farkındayım.Mesela yanımda duran salak herif şurda duran geniş kalçalı kızı hayal ediyor.Çok terbiyesiz şeyler düşündüğünden eminim.Biraz ilerde duran iki kız birlikte dışarı çıkmışlar.Sevgilileri yok. Eğer hemen birilerini bulamazlarsa evde kalıcaklar. Ya otuzlarında yada otuzlara adım atmak üzereler.Telaşlılar sanki biryere yetişmek ister gibiler. Bir müddet sonra yanımdaki herif otobüsten iniyor.Kızlardan biri yanıma oturuyor,ayakta kalan diğer arkadaşıyla sohbete dalıyor.Beş dakika içinde kafamı sikmeyi başarıyorlar. İster istemez sözcükler kulağınızdan içeri dalıyor.Tahmin ettiğim gibi otuz yaş bunalımında ikisi de.Bunalımlarından söz ediyorlar,fitness salonlarından,yemeklerden,akşam izledikleri korku filminden,erkeklerden falan konuşuyorlar ,konuşuyorlar.Sürekli bir konudan diğerine zıplıyorlar. Arada bir yetişecekmiyiz diyor bir tanesi.Belli bir saatte başlayacak bir etkinlik olmalı diye düşünüyorum.En uygun ihtimal sinema olabilir.Benim gittiğim sinemaya mı gidiyorlar yoksa? Bekleyip görelim bakalım…
İneceğim durağa yaklaşıyoruz film şeridi gibi akıp giden otobüs camı görüntülerinden sıyrılıp kapıya yöneliyorum.Kızlar da kalktı şimdi onlar da aynı durakta inecekler.Otobüsten inip hemen sigara paketine sarılıyorum ve bi sigara yakıyorum.Kızlar nerede bilemiyorum,sinemaya doğru yöneliyorum.İşte biraz ötede gidiyorlar.Aynı yol üzerindeyiz artık eminim bunlar da benim gittiğim sinemaya gidiyorlar.Hemen peşlerindeyim onları takip ediyormuş gibi görünüyorum ama böyle görünmek istemiyorum.Kızların hemen arkasından sinemaya girersem düşündükleri tek şey şu olacak:otobüste gözüne kestirdiği kızların peşine takılan bir sapık.Öyle değilim ve onları ekarte etmeliyim.Adımlarımı hızlandırıp yanlarından geçiyorum artık onlar beni takip ediyorlar.Biletimi alıp en uygun görüş açısına sahip koltuğa yayılıyorum.Eros diye bir üçleme oynuyor.Antonioni,Soderbergh ve Wong Kar Wai imzalı erotik hikayeler içeren bir film.Kötü eleştiriler almış ama ne yapalım izleyeceğiz artık.İşte kızlarda salondan içeri giriyorlar.Gelip tam önüme oturuyorlar.Sapıkmısınız kızım siz, ne takip ediyorsunuz beni!üstelik erotik bir film için koştura koştura geliyorsunuz.İkisine de gülümseyerek hoş geldiniz diyorum,ışıklar sönüyor film başlıyor…

dö4

Arkadaşıma gelirken sıcak bir tost getirmesini söyledim telefon açıp. Sadece kaşarlı sıcak bir tost yemek istiyordum. Kapının önünde dolanan zayıf bir kedi vardı.Mutfağa gidip birkaç parça salam dilimledim. Dışarıya çıkıp kediye uzattım salamları, teker teker mideye indirmeye başladı.Sokakta iyi beslenemediği herhalinden belliydi.Kathy'nin arkadaşlarından biriydi. Birkaç kez birlikte görmüştüm onları. Kathy'nin bir benzeriydi sanki ama çok zayıftı. Salamları yedikten sonra biraz da süt verdim, Kath'ynin uzun süredir kullanılmayan mama kaplarıyla.İçeri davet ettim.Tuhaf bir şekilde bana baktı. İnsan denen canlılar şimdiye kadar ona hep vahşice yaklaşmışlardı. Heryerden kovalanmış ,tekmelenmiş, sokaklar mekanı olmuştu. Çöplerin içinden bulabildiği kadarıyla bir şeyler yiyebiliyordu. Bu sadece hayatta kalmasına yetecek kadardı.Neden beni de almıyorlar evlerine diye düşünmüştü çoğu zaman. Bazı kedilerin sahipleri vardı ve karınları her zaman şişkindi.
"Seninle olmayı çok isterim,yatağında sana sarılarak uyumak,seni ısıtmak isterim" dedi bana gülümseyerek.
"Ama içimden söküp atamadığım bir korku var yüreğimde. Sen bir insansın ve henüz sana güvenemiyorum. Salamlar için çok teşekkürler,gayet güzeldi.belki bir gün sana güvenebilirim, senin diğerleri gibi olmadığına inanabilirim ve birlikte aynı yatağı kullanabiliriz. Yalnızlığına ortak olurum, canın sıkıldığında tüylerimi okşarsın. Mırıltılar çıkararak huzur veririm sana. Senden hoşlandım ama hala korku var içimde. Korkuyorum.anlamsız bir şekilde korkuyorum. Şimdi gidiyorum karnım acıkınca uğrarım yeniden."
Ağzının etrafındaki sütleri temizleyip uzaklaştı.Arkasından baktım, onu anlayabiliyordum.Beklemeye devam edecektim.Kapım ona hep açık olacaktı ve bir gün gelecekti.Sabahın dördünde bu yaratığı beslemek için beni kim uyandırmıştı? Gerçekten tanrı var olabilirmiydi? Yoksa herşey nedenini bilemeyeceğimiz rastlantılardan mı ibaretti?
Bilemiyorum.Arkadaşım elinde sıcak tostlar ve bir litrelik şeftali suyuyla çıkıp geldi.Bardaklarımıza şeftali suyunu doldurup neşeyle tostlarımızı yedik.Midemize bir şeyler girdiğinden emin olduğumuz zaman günün ilk cigarasını yaktık.Ona yazdıklarımdan bahsettim. Birkaç gündür yoğun bir tempoda yazdığımı ve bunun sebebinin aşk olduğunu anlattım. Üç gün önce tanıştığım kızı anlattım. Yazdıklarımı merak etti ve ne tür şeyler yazdığımı sordu.Ona yer altı edebiyatının ne olduğunu izah ettim. Hiç Bukowski okumamıştı.Kitaplığımdan "Kadınlar" kitabını seçerek ona uzattım. Okumaya başlamasını ve okurken hiç sıkılmayacağını söyledim. Teşekkür ederek ayrıldı. Bence devamı gelecekti.
Güneşin yükselmesiyle birlikte odanın duvarına vuran güneş ışığı miktarı artıyor ve odamı ısıtmaya başlıyordu. Zaman ilerledikçe sıcaklık daha da artacak ve cehenneme dönecekti ortalık.Vücudumdan terler boşaldıkça üzerimdeki giysileri teker teker çıkarmaya başlayacaktım.Öncelikle çok sevdiğim Anathema baskılı siyah sweatshirtümü, son olarak ta mavi eşofmanımı. Evet son olarak dedim çünkü bütün donlarım kirli sepetinde olduğu için eşofmanımı çıkarttıktan sonra geriye hiçbirşey kalmayacaktı.
Çırılçıplak vaziyette odanın içinde dolaşmaya başlayacağım.Odamı seviyordum.Gerçekten özgürce hareket edebildiğim tek yer.Benim dünyam.Bana ait ve etrafı duvarlarla çevrili. Sadece izin verdiğim insanlar girebilir.Az sonra en iğrenç porno filmlerden birini izleyip mastürbasyon yapabilirim. Onsekizlik taze vücutlara bakarak kendimden geçebilirim ya da Last Life in the Universe filmini izleyip intihar edebilirim.İntihardan vazgeçip hayata daha bir umutla da sarılabilirim.İstediğim müziği dinleyebilirim mesela şu an jim morrison dinlemek istiyorum. Yazmaya bir nokta koyup doors mp3ünü cd çalara yerleştireceğim ve sesini sonuna kadar açacağım. American prayer albümünden Ghost Song dinleyerek yatağıma uzanacağım.Şarkı bittikten sonra olacakları ise asla bilemeyeceksiniz.Herşey buraya kadar.

ü3

Ne kadar çok şey yazmışım.Bu defteri açtığımda yazacak boş sayfa bulamayacağım günleri özlüyorum.O günleri ve daha sonraki günleri.Var olmak istiyorum.
Uyandım.O yoğun baş dönmesi ve mide bulantısı yok gibi.Saate bakıyorum.Dörde çeyrek var.Ne kadar da uyumuşum.Bir saat sonra kalkıp işe gitmem gerekiyor.Lanet olsun midem bomboş.En son bir duvar kenarında içimdekileri boşalttığımı anımsıyorum.
Son biramı içtim.Başım dönüyordu.Alkol çok feci, bir süre güzel hissediyorsunuz.Zorlukla ayağa kalkıyorum,çantamı sırtıma yerleştirip yalpalayarak otobüs duraklarına ulaşmaya çalışıyorum.Başımı otobüsün camına dayayıp gözlerimi kapıyorum.Midem bulanıyor.İçimdekileri çıkartmak istiyorum.Kusmadan nasıl dayanırım bilemiyorum.Otobüsün içinde kusmak istemem doğrusu,rezil bir şey olur bu.Çantamda siyah bir poşet var.Çok sıkışırsam onu kullanabilirim yine de otobüste kusmak iyi olmaz.Benim gibi birçok insan olabilir midesi bulanan.Eğer burada insanların gözü önünde kusmaya başlarsam başkalarının midelerini de tetikleyebilirim.Otobüs kusmuk denizine dönüşebilir.Yolun yarısında inip bir lavabo bulabilirim.İçimde ne var ne yok dışarıya çıkartır bir sonraki otobüse binerdim ama bu kafayla çok zor bir iş.Ekstra otobüs bileti ve tuvalet parası da cabası.Eve gitmek için otobüsten inip dolmuşa binmem gerekiyor.Araç değiştirene kadar sabretmeliyim en azından.Arasıra gözlerimi açıp bulunduğum noktayı tespit ediyorum.Sızıp kalmamalıyım ,durağı kaçırırsam felaket olur.
Nihayet otobüs istediğim durakta kurtuluyor benden.Hızla otobüsten atlıyorum.Karşıdan karşıya geçerken dikkatli olmalıyım salak bir şöförün kurbanı olabilir, beynim asfalta akabilirdi.Herşey bu noktada son bulabilir, dikkatli olmalıyım.Dolmuş durağının hemen ilerisinde bir tuvalet var.Geç olduğu için kapalı.Tuvaletin karanlık duvarına doğru yaklaşıp bir elimi beton duvara, bir elimi duvar kenarındaki ağaca dayayarak kusuyorum.Midemden acı bir sıvı boşalıyor.Vücudum için fazla olan alkol bu.Hiçbirşey kalmamalı içimde.Özel bir çaba göstererek midemi temizliyorum.Artık tamamen boş, bundan eminim.Rahatlıyorum ve dolmuşa biniyorum.
Sevgilim aramamış,ne mesaj var ne de çağrı.Hiç umursamıyorum ister arar ister aramaz.
Saat dört, kalkmalıyım.Hava sıcak değil.Yatağa çırılçıplak uzanmışım ve titriyorum saat akşamüstü dört değil de sabaha karşı dört olabilir.Yataktan doğrulup perdeyi aralıyorum.Karanlık.Mutlu bir şekilde havaya sıçrayıp boş midemi doldurmak üzere mutfağa doğru gidiyorum.Önce soğuk bir şişe su bulup kafama dikiyorum.İçtiğim her yudumla daha bir toparlanıyorum.
Odayı havalandırmam gerekli.Ot kokusu heryere sinmiş.Kapıyı ve pencereyi açıyorum.Ay birtarafta kaybolmaya çalışırken, güneş diğer tarafta kendini göstermeye çabalıyor.Ortalık aydınlandı.Sabahın sessizliğini ilk bozan kuşlar oluyor, sonra da işine gitmeye çalışan insanların araç sesleri.Bu saatte kalkıp işe gitmek ne kadar kötü diye düşünüyorum.İçeriye dolan temiz hava çok iyi geliyor.
Kathynin yatağımda yatmadığı zamanlar uyumak için kullandığı eski dolabın içine bakıyorum.Orada olmadığını bildiğim halde refleksel bir davranış benim için.Eski yeşil kadife montum hala dolapta.Montumun üzerinden bana bakıp mutluluğunu dile getirmesini arzu ederdim ama sadece tüyler var ,dökülen tüyler.Gözlerim sulanıyor ve ağlamaya başlıyorum.Ne kadar da yalnızım.Sıcak sade bir nescafe hazırlıyorum kolaycacık, çay demlemeye üşenirim şimdi.Nescafe midemi rahatlatıyor.Güneş doğmak üzere.Duman'ın yeni albumunu cd çalara koyuyorum ve sabah jointimi sarmaya başlıyorum yavaş yavaş.Birazdan arkadaşım uğrayacak.Jointimizi içip laflayacağız,sonra o işe gidecek ve ben de müzik dinleyerek yeniden uykuya dalacağım.Manowar konser flyerından zıvanalık yapıp sigaranın arkasına yerleştiriyorum.çok güzel renkli bir zıvana oldu,pembe renkli rock the nations yazısının rock kısmından yapılan bir zıvana.Bu arada birilerinin manowar konserine otobüs kaldırdığını öğrendim.Gece sarhoş vaziyette eve dönerken iletişim kitabevinin vitrininde fark etmiştim yazıyı.Gidiş dönüş elli milyondu.Bu kadarını okuyabilmiş ya da bu kadar aklımda kalmıştı.Kafam çok iyiydi daha sonra gidip tekrar bakmalı, kim kaldırıyormuş, ne zaman kalkıyormuş, öğrenmeliydim.bu konsere gitmek istiyorum.

riding the bullet 2

Sürekli filmi durdurup birşeyler yazıyorum.size her sahneyi anlatmaya başlıyorum bu hiç te iyi bir şey değil siz filmi görecekler için.bu filmi anlatmak için uzun süredir yazıyorum ama daha film yeni başladı.yazı oldukça uzun olacakmış gibi görünüyor,hiç bitmeyecekmiş gibi.ama istediğim yerde son noktayı koyabilirim.tam orta yerinde kesip iyi seyirler dileyebilirim.sigaralarımın azalması beni sinirlendiriyor.bir sigara daha yakıyorum.yazarken kül tablasındaki sigaramı unutuyorum bazen ve eriyip gitmesine dayanamıyorum.kalemimin ucunu sürekli kağıt üzerinde dansettirmek istiyorum.Arkadaşıma telefon açacaktım.ona ne kadar mutlu olduğumu,yazmaya yeniden başladığımı,yeni birisiyle tanıştığımı,ona aşık olduğumu anlatacaktım.telefonu açmadı ve ben de yazmaya devam ettim.aslında biraz buz hiç te fena olmayacaktı.mutfağa gidip bir sürahi buz doldurdum.küçülüp içine girmek buz küpleriyle sevişmek istiyordum.Filmi anlatmak umurumda değildi,dışarıya çıkmak yeni yüzler görmek istiyordum.yeni insanlarla tanışmak,konuşmak istiyordum.bir taraftan yazma tutkusu okadar bağlamıştı ki beni bu odaya,bu yatağa.hiçbirşey umurumda değildi sanki.çok sonraları odanın karanlık olduğunu fark ettim.ışık kapalıydı ve karanlıkta yazıyordum,sürekli terler içinde kalıyor tuvalete gidip 1,5 litrelik pet su şişesiyle başımdan aşağı soğuk sular döküyordum.duşum yoktu böyle idare ediyordum.Yazdıklarımın birilerince okunması,onaylanıp bu edebiyattır denilmesi umurumda değil.muhtemelen şu ana kadar yazdıklarımda çok saçma cümleler kurmuşumdur.geriye dönüp okuyup bu yanlışları düzeltmek istemiyorum.yazıldıkları gibi kalmasını istiyorum.bana ait cümleler ve onları seviyorum.Alan hastaneden taburcu olduktan sonra zengin ve güzel kız arkadaşı jessica ona doğum günü armağanı olarak iki tane john lennon konser bileti verir.ama ilişkilerindeki sorunlar nedeniyle konsere kendisinin gelmeyeceğini söyler.Alan çevresine bir duvar örmüştür.jessica bile bu duvarı aşamaz.alanın ona en ufak bir delik bile bırakmadığından yakınır.alan değişmek istemekte ama korkuları en büyük engel teşkil etmektedir.kız arkadaşını kaybetmekten korkmaktadır.eve dönüp arkadaşlarına konserden bahseder.içtikleri marihuananın etkisiyle zaten uçmuş olan arkadaşları sevinçten deliye dönerler.hemen yola çıkacaklardır ve gerekli olan üçüncü bileti konser alanından temin edeceklerdir.sırt çantalarını hazırlamaya başlarlar.ama çalan bir telefon her şeyi farklı bir yöne sürükleyebilir.Alanın annesi felç geçirmiştir ve hastaneye kaldırılmıştır.annesinin komşusu Alana haber vermek için aramıştır.telaşlanmamasını söyler.fakat Alanın ikinci kişiliğinin(ya da sağduyusu)de dediği gibi annesi hastanedeyken konsere gidemez. Annesini kaybedebilir ve onu birdaha göremeyebilir.arkadaşları konsere uçarken Alan farklı bir yöne doğru otostop çeker.hastanedeki annesine ulaşmak amacıyla ilginç,korkunç,karanlık bir yolculuğa başlar.bu öyle ilginç bir yolculuk ki Alan için hayatının dönüm noktası olacaktır.