record your life

Wednesday, September 27, 2006

dö4

Arkadaşıma gelirken sıcak bir tost getirmesini söyledim telefon açıp. Sadece kaşarlı sıcak bir tost yemek istiyordum. Kapının önünde dolanan zayıf bir kedi vardı.Mutfağa gidip birkaç parça salam dilimledim. Dışarıya çıkıp kediye uzattım salamları, teker teker mideye indirmeye başladı.Sokakta iyi beslenemediği herhalinden belliydi.Kathy'nin arkadaşlarından biriydi. Birkaç kez birlikte görmüştüm onları. Kathy'nin bir benzeriydi sanki ama çok zayıftı. Salamları yedikten sonra biraz da süt verdim, Kath'ynin uzun süredir kullanılmayan mama kaplarıyla.İçeri davet ettim.Tuhaf bir şekilde bana baktı. İnsan denen canlılar şimdiye kadar ona hep vahşice yaklaşmışlardı. Heryerden kovalanmış ,tekmelenmiş, sokaklar mekanı olmuştu. Çöplerin içinden bulabildiği kadarıyla bir şeyler yiyebiliyordu. Bu sadece hayatta kalmasına yetecek kadardı.Neden beni de almıyorlar evlerine diye düşünmüştü çoğu zaman. Bazı kedilerin sahipleri vardı ve karınları her zaman şişkindi.
"Seninle olmayı çok isterim,yatağında sana sarılarak uyumak,seni ısıtmak isterim" dedi bana gülümseyerek.
"Ama içimden söküp atamadığım bir korku var yüreğimde. Sen bir insansın ve henüz sana güvenemiyorum. Salamlar için çok teşekkürler,gayet güzeldi.belki bir gün sana güvenebilirim, senin diğerleri gibi olmadığına inanabilirim ve birlikte aynı yatağı kullanabiliriz. Yalnızlığına ortak olurum, canın sıkıldığında tüylerimi okşarsın. Mırıltılar çıkararak huzur veririm sana. Senden hoşlandım ama hala korku var içimde. Korkuyorum.anlamsız bir şekilde korkuyorum. Şimdi gidiyorum karnım acıkınca uğrarım yeniden."
Ağzının etrafındaki sütleri temizleyip uzaklaştı.Arkasından baktım, onu anlayabiliyordum.Beklemeye devam edecektim.Kapım ona hep açık olacaktı ve bir gün gelecekti.Sabahın dördünde bu yaratığı beslemek için beni kim uyandırmıştı? Gerçekten tanrı var olabilirmiydi? Yoksa herşey nedenini bilemeyeceğimiz rastlantılardan mı ibaretti?
Bilemiyorum.Arkadaşım elinde sıcak tostlar ve bir litrelik şeftali suyuyla çıkıp geldi.Bardaklarımıza şeftali suyunu doldurup neşeyle tostlarımızı yedik.Midemize bir şeyler girdiğinden emin olduğumuz zaman günün ilk cigarasını yaktık.Ona yazdıklarımdan bahsettim. Birkaç gündür yoğun bir tempoda yazdığımı ve bunun sebebinin aşk olduğunu anlattım. Üç gün önce tanıştığım kızı anlattım. Yazdıklarımı merak etti ve ne tür şeyler yazdığımı sordu.Ona yer altı edebiyatının ne olduğunu izah ettim. Hiç Bukowski okumamıştı.Kitaplığımdan "Kadınlar" kitabını seçerek ona uzattım. Okumaya başlamasını ve okurken hiç sıkılmayacağını söyledim. Teşekkür ederek ayrıldı. Bence devamı gelecekti.
Güneşin yükselmesiyle birlikte odanın duvarına vuran güneş ışığı miktarı artıyor ve odamı ısıtmaya başlıyordu. Zaman ilerledikçe sıcaklık daha da artacak ve cehenneme dönecekti ortalık.Vücudumdan terler boşaldıkça üzerimdeki giysileri teker teker çıkarmaya başlayacaktım.Öncelikle çok sevdiğim Anathema baskılı siyah sweatshirtümü, son olarak ta mavi eşofmanımı. Evet son olarak dedim çünkü bütün donlarım kirli sepetinde olduğu için eşofmanımı çıkarttıktan sonra geriye hiçbirşey kalmayacaktı.
Çırılçıplak vaziyette odanın içinde dolaşmaya başlayacağım.Odamı seviyordum.Gerçekten özgürce hareket edebildiğim tek yer.Benim dünyam.Bana ait ve etrafı duvarlarla çevrili. Sadece izin verdiğim insanlar girebilir.Az sonra en iğrenç porno filmlerden birini izleyip mastürbasyon yapabilirim. Onsekizlik taze vücutlara bakarak kendimden geçebilirim ya da Last Life in the Universe filmini izleyip intihar edebilirim.İntihardan vazgeçip hayata daha bir umutla da sarılabilirim.İstediğim müziği dinleyebilirim mesela şu an jim morrison dinlemek istiyorum. Yazmaya bir nokta koyup doors mp3ünü cd çalara yerleştireceğim ve sesini sonuna kadar açacağım. American prayer albümünden Ghost Song dinleyerek yatağıma uzanacağım.Şarkı bittikten sonra olacakları ise asla bilemeyeceksiniz.Herşey buraya kadar.

0 Comments:

Post a Comment

<< Home